Akvaryum Forumları > Akvaryum Balıkları
yardım edin lütfeenn çok önemli - 2.sayfa
arkadaşlar etcil piranhalarım var ben bunlara sabah akşam olmak üzere günde 2 defa canlı balık veriyodum bu 3 haftadır düzenli olarak devam ediyodu bugün baktım akvaryumun dibinde ve yüzeyinde pamuk gibi bi sürü et parçası vardı balıklar kusuyo olabilirmi sindirim problemlerimi var bi müddet yemlemeye ara versem nasıl olur bu arada bunun sebebi nedir neler yapmam gerekli yardımcı olanlara teşekkür ediyorum
Selam digitalbath ;
Piranhalar üretimi en zor balıklardan biridir.Kesinlikle su değerleri amazonla aynı olmalıdır.Ayrıca akvaryumun iyi dizayn edilmiş olmalı, balıkların 2 yaşına girmesi ve eş tutmuş olması gerekir.
Üretim için ikinci bir tank hazırlanmalıdır. En az 300 lt olmalı.Kuvvetli bir dış filitre mutlaka gerekir. akvaryum bol bitki ve kök ile dizayn edilmeli , sera morena kullanarak su rengi bulanık hale getirilmelidir.Su sıcaklığı 28 dereceye çıkarılmalıdır.Eş tutmuş çift tespit edilerek bu tanka aktarılmalıdır.Loş bir ortam hazırlanmalı, bu sitresi azaltacaktır.Her gün dip suyu çekilmedir.
Erkek yumurtaları dölledikten 4 gün sonra yavrular yumurtadan çıkar. bu dönemde dış filitre yerine iç filitre kullanılmalıdır. Günde 14 saat akvaryum aydınlatılmalıdır.Yumurtadan çıktıktan 2 gün sonra yavrular yüzmeye başlar. Artık yavrulara yem vermeye başlayabilirsin.İlk bir ay artemia ile beslenmelisin daha sonra tubifex verebilirsin.Birinci ay dolduktan sonra yumuşak et türleri dalak ve ciğer verebilirsin.
Geçenlerde balık forumlarında rastladım canlı doğuran yavrularını büyük balıklara vitamin olsun diye yem etmenin etik olup olmadığı tartışılıyordu.Arkadaşlar çok fazla bilmiyorum bu pirana denilen balıkların damak zevklerini fakat nedir bu canlı balıkları parçalatma olayı anlayamadım?Evet doğada böyle besleniyorlar belki fakat hiç olmazsa kaçabilme şansları var değil mi az da olsa?Ayrıca yemlerinide kendileri se,yorlardır mutlaka.İnanın sadece merak ettiğimden soruyorum bu piranalara canlı canlı japonları lepistesleri(ucuz balık ya herkes kıyıyor kolayca, hiç diskus yediren oldu mu?) parçalatacağınıza balıkçıdan alınan bir adet taze istavrit veya palamut falan yedirseniz olmuyor mu?Beslenemiyormu balığınız çok merak ettim? Yoksa kaçacak bi yeri olmayan zavallı bir hayvanın paramparça edilmesi akvaryum sahibine mi zevk veriyor, o yüzden mi böyle besleniyor piranalar? Piranaların nerelerde yaşadıklarını bilmiyorum ama eminimki ne bulsalar yiyorlardır. Discus olsa habitatlarında onuda yerler bu kesin. Ama kimse parasına kıyıp discus alıp yedirmez ne kadar bayılsada piranalarına,japonun günahı neyse. Beli discus eti daha lezzetli daha vitaminli onlar için, değil mi ama? Açıkçası ben vahşet olarak tanımlıyorum eğerki piranalar ölü balık yiyorsa.Akvaryumculukta ne işi var bu balığın onuda anlamış değilim. Estetiği yok güzelliği yok sadece dişleri yüzünden mi besleniyor acaba? Bilyap ta akvaryum sahiplerini kategorilendirmişler bakın pirana sevenler hangi grupta !!!http://www.bilyap.com.tr/bilinc.php BİLYAP''TAN: Terminatörler: Bazıları, balıklarının sivri dişleriyle et koparmasından veya diğer balıkları parçalamasından inanılmaz bir haz duyarlar. Bu nedenle de, genel eğilim olarak Kırmızı Piranha veya Astronot gibi büyük etçil balıklar beslerler. Bu tür hobiciler, köpeklerinin insanları korkutmasından veya diğer köpekleri hırpalamasından hoşlanan Pitt Bull sahiplerinin akvatik eşdeğeri sayılabilir. Her iki grup da, içlerindeki şiddet eğilimlerini petlerinin kişiliğinde tatmin etmeye çalışır.
Selam anaiboglu ;
Aşağıdaki siyah yazılı bilgiler alıntıdır..
''Piranha: Adı çıkmış bir kez...
Katil ruhlu, doyumsuz ve kana susamış... Başka hiçbir hayvan bu yağmacılar kadar canavarlaştırılıp lanetlenmemiş. Yine de haksızlık etmemek gerekiyor; piranhalar bizim bildiğimiz gibi değiller.
Kurbanının hiç şansı yoktu... Hayvanat bahçesinde piranhalar için ayrılan havuzda saniyelik bir karmaşa yaşandı. Alabalık havuza atılır atılmaz, katil balıklar üstüne çullandılar. İçlerinden biri, kaçmakta olan balığın sırtından ceviz büyüklüğünde bir parça kopardı. İşte sinyal gelmişti. Avlanma güdüsü ve karın doyurma hırsının yarattığı kamçılayıcı etkiyle, ilk gruptan altı piranha daha saldırıp balığın her yerinden et parçaları kopardılar. Karın bölgesi yırtılmıştı, ama yaşam savaşı veren alabalık, içgüdüsel olarak son bir hamle yapmış ve ellerinden kurtulmuştu. Aynı anda 20 üyelik ikinci bir piranha sürüsünün saldırısına uğradı. Küçük et ve bağırsak parçaları, yeni piranhaları da içine çeken bulanık bir buluta dönüştü. Yağmacıların sanki hırstan gözleri dönmüştü. Biraz sonra kurbandan geriye hiçbir şey kalmamıştı. Suyun içindeki sesler dindi, piranhalar yavaş yavaş sakinleşti.
Piranhanın yemlenmesine tanık olan biri, bu anı ömrü boyunca unutmayacaktır. O an yaşanan duygular, insanda korku uyandıran çağrışımlar yaratıyor. Dracula ve beyaz köpekbalığı hariç, başka hiçbir yaratık bu kadar kötü bir üne sahip değil. Güney Amerika'da yaşayan bu yırtıcı balığın sadece adı bile insanların tüylerini diken diken etmeye yetiyor.
Piranhalar hakkında kendilerine ulaşan ilk haberler, Avrupalıların kanını dondurmuştu. 1553'te İspanyol istilacı Francisco Pizarro'nun Amazon havzasında yaptığı yağmalama seferine eşlik eden bir papaz, "Kurşun ve saçmayla yaralanan Kızılderililer, çığlık çığlığa kanodan nehre düşüyorlardı. Düştükleri noktada, nehirdeki canavar piranhalar tarafından parçalanarak bir-iki dakika içinde iskelete dönüştürüldüler" diye anlatmıştı, Öyle görünüyor ki, din adamını, yırtıcı balıkların vahşeti, silahlı Hıristiyanların Kızılderililere uyguladığı vahşetten daha çok etkilemişti.
Üstü kaşınmış küçücük bir sivrisinek ısırığı bile, testere dişli hayvanın ilgisini sıcak kanlı avlara çekmek için yeterli. "Yıkanmak için nehrin ılık suyuna girmiştim ki, çıplak olarak sudan fırlayıp kendimi nehrin kıyısına zor attım: Sivrisinek ısırdığı için kaşıdığım yerden bacağımı bir piranhanın ısırdığını fark etmiştim" diyor, 30 Mart 1859'da Guyana;da bu olayı yaşayan Alman araştırmacı Carl Ferdinand Appun.
Piranhalar sanki cehennemden çıkıp gelen canavarlar gibi. Peki gerçekten de bunlar insanları bile yiyen katil balıklar mı? 30 yıl boyunca bu tropik yırtıcılar üstünde araştırma yapan Alman biyolog Wolfgang Schulte, piranhaların canavarlaştırılarak abartılmasını saflık olarak nitelendiriyor. Ancak, onları masum, insanlar için hiçbir tehlike yaratmayan balıklar olarak göstermenin de yanlış olduğunu düşünüyor. Gerçek, tam bu iki tanımlamanın ortasında yer alıyor.
Güney Amerika'da, genellikle küçük balıklar, çalı karidesleri, leş ya da böceklerle beslenen 30 piranha türü yaşıyor. Ve bunların içinde sıcak kanlı canlıları görmezden gelemeyenlerin sayısı ancak bir elin parmakları kadar, kırmızı ve siyah piranhaların (en tehlikeli olarak bilinen türler) bulunduğu çok az bir bölüm. "Bir yavru balıkçıl kaza ile yuvasından düşüp çaresizce suyun içinde çırpınmaya başlamıştı. Sinyali alarak toplanan balık sürüsünün yarattığı saniyelik karmaşanın ardından geriye sadece tüyler kalmıştı" diye anlatıyor gözlemlerini Schulte. Yaşlandıkça renklerinde köklü değişiklikler meydana gelen piranhaları, Schulte bile türlerine ayırmak konusunda zorlanıyor. Ancak, en saldırgan türlerin bile en büyük avını genellikle leşler oluşturuyor. Canlı memeli hayvanlara ya da insanlara çok nadir saldırıyorlar; genellikle de kuraklık dönemlerinde yaşam alanlarının daralmasıyla ya da bu canlıların kanayan bir yaraları olduğu takdirde... İşte o zaman, o ürkütücü parçalama sesleri başlıyor ve ortaya çıkan kan kokusu daha başkalarını da buraya çekiyor.
Amazon Nehri'nin yan kolları 30'a yakın piranha türünün de anavatanı. Bu türlerin arasında dört tanesi, kuraklık baş gösterdiğinde sıcak kanlı canlılara da saldırabiliyor. Yağmur mevsimlerinde yeterli besin olduğu için balıklar da sakin oluyorlar. Bu dönemlerde Kızılderili çocuklar da hiç korkmadan piranhalarla dolu ırmakta eğlenebiliyorlar.
Gerçekten de yırtıcı piranhaların saldırganlıkları, yılın dönemlerine göre değişiyor. Bol yağmur yağan mevsimlerde, Amazon ile Orinoco'da su seviyesi 15 metre kadar yükseliyor ve taşarak çevredeki toprakları da su altında bırakıyor. Amazon ve kollarının doğduğu And Dağları'nda karlar eriyip, dünyanın en büyük nehrini doldurunca, çevredeki tropik ormanlar bile su altında kalıyor. Daha önce kuşların tünedikleri ağaç tepelerinin üstünden, bu dönemlerde kanoyla geçiliyor; ağaçların dalları arasında da balıklar yüzüyor.
Bölgedeki sık ormanlar, koşullara mükemmel uyum sağlamış: suyun altında kaldığı dönemde de ağaçlar yapraklarını dökmüyorlar. Piranhalar için bile bol miktarda yiyecek seçeneği oluyor bu dönemde. Yerliler bunu biliyor ve bu mevsimlerde hiç endişe duymadan rahatlıkla yıkanıyor ya da yüzüyorlar. Piranhalarla dolu Orinoco'da zenginler su kayağı yapıyorlar. Turist kayıklarına rehberlik eden yerliler, serüvenci tatilciler piranha avlarken suya atlayıp yüzüyorlar.
Ancak bu manzara kurak mevsimlerin gelmesiyle birlikte değişiyor. Küçük nehirler, ince akıntılara dönüşüyor. Büyük nehirlerin su seviyesinin düşmesiyle, her yerde, içinde balıkların, kaymanların (Güney Amerika'da yaşayan bir timsah türü) ve nehir yunuslarının tutsak kaldığı lagünler, su birikintileri ve kilometrelerce uzunlukta kıyı gölleri oluşuyor. Yiyecek kıtlığı ve stres, piranhayı olağanüstü saldırganlaştırıyor ve suyun içinde hareket eden her şey iştahını kabartıyor. Her şeyden habersiz nehre su içmeye gelen atlar, inekler aniden dudağının bir parçasını kaybedebiliyorlar. Hiçbir yerli, kuraklık döneminde nehre girmeyi aklından bile geçirmez.
Kızılderililer üstünde araştırmalar yapan ve Amazonları en iyi tanıyan araştırmacılardan biri olan Harald Schultz, Güney Amerika'da kaldığı 20 yıl içinde piranhalar tarafından saldırıya uğramış sadece 7 insan tanıdığını belirtiyor. Biri dışında diğerleri hafif yaralanmış. Schultz, Avrupalıların yağmur ormanlarına ilişkin önyargılı yaklaşımlarını eleştiren alaylı bir anekdot yazmış: "Babam 15 yaşındayken kendine saldıran Kızılderililerden kurtulmak için, eski bir kanoya binerek nehirde kaçmaya çalışmış. Bir süre sonra kayık ters dönünce, yoluna yüzerek devam etmek zorunda kalmış. Kıyıya ulaşıp da nehirden çıktığında sadece iskeleti kalmış. Ama, o günden sonra bir daha başına böyle bir şey gelmedi."
Piranhalarla yaşanan kazaların çoğunluğu, avlanırken meydana geliyor. Yırtıcı balıklar, yağmur ormanlarında yaşayanlar için önemli bir protein kaynağı ve lezzetli bir yiyecek. Yakalanması bütün balıklardan daha kolay. Çelik telle yapılmış bir oltayı atıp, kamışıyla suya vurarak yaralanmış bir balığı taklit etmek yeterli. Hemen el büyüklüğünde bir piranha oltaya takılıyor. Küçük bir sürüye rastlanırsa, dakikada bir piranha avlanabiliyor. Ancak balığın ağzından iğneyi çıkarırken dikkatli olmak gerekiyor. Balık, vahşice çevresindeki her şeyi ısırmaya çalışırken, balıkçının parmağını da koparabiliyor. Ölmüş olsa da, sinirsel refleks nedeniyle aniden ağzıyla çevreden bir şeyleri kapabiliyor. Piranhaların korkutan dişleri, dudak derileriyle örtülü. Bu nedenle bu hayvanlar fazla dikkat çekmiyor ve sakin bir görüntü sergiliyor. Bu deri yukarı kaldırıldığı zaman (kurutulmuş hayvanlarda rahatça görülebiliyor) ustura keskinliğindeki üçgen dişler ürpermeye yetiyor. Balık ağzını kapattığında, kama şeklindeki alt ve üst dişler bir fermuar gibi kilitleniyor.
Piranhalar, yiyeceklerini yerken sergiledikleri tavır açısından da tatlı su balıkları içinde eşsiz. Bu yönleriyle köpekbalığına benziyorlar. Dişlerini avına geçirdikten sonra, hızlı kuyruk hareketleriyle vücudunu oradan oraya atıyor ve sahip olduğu bütün güçle bir parça eti koparıyor. Ağzında kısa süre çevirdikten sonra hemen yutuyor, sonra yeniden avına yükleniyor: bir parça ve bir parça daha... Böylelikle piranha, her büyüklükte avla rahatça baş edebiliyor.
Yine de suların kralı değil. Kaymanlar ve büyük yırtıcı balıklar için de piranhalar lezzetli yiyecekler. İnsanlar için de oldukça tehlikeli bir hayvan olan Mata Mata adlı sukaplumbağası, balıkçıl ve nehir yunusu da piranhaları zevkle yiyorlar. İşte o zaman ava giden avlanıyor. Düşmanları piranhaları yerken, öldürdüklerinden iyice emin oluyorlar. Canlı bir piranhayı yemek, daha sonra midede harekete geçen bir testereyi yutmaya benziyor.
Bu vahşi canlıların dikkat çeken yönleri sadece dişleri değil. Kan ve çürüme kokusuna karşı gösterdikleri hassasiyet de inanılır gibi değil. Ama bunun bir amacı var. Balçık nedeniyle genellikle bulanık olan Amazon Nehri'nde görüş uzaklığı 10 santimetreye bile ulaşmıyor. Bilim adamları, aynı köpekbalığı gibi, piranhanın da kanı, 1/1,5 milyon oranında sulandırılmış haliyle bile seçebildiklerini tahmin ediyorlar. Bu olağanüstü koku duyuları sayesinde bulanık sularda bile anında avına ulaşabiliyor.
İşitme duyusu da mükemmel işliyor. Yüzen balıklar, düşük frekansta karakteristik ses dalgaları oluşturuyor. Ses dalgası suyun altında havadakinden yaklaşık 5 kat daha hızlı yayıldığı için, piranhalar, çırpınan yaralı balıkların oluşturdukları yüksek frekanslı basınç dalgalarını en bulanık sularda bile hızla algılayabiliyor. Ancak, sanıldığı gibi bir türlü doymak bilmeyen birer canavar da değiller. İngiliz zoolog Richard Fox, yaptığı bir deneyde, havuza aynı anda 25 süs balığı attı. Ancak beklenen çılgınlık gerçekleşmedi. Piranhalar ortaklaşa her gün sadece bir tane balık yiyorlar, günlük açlıklarını giderecek kadarını tüketiyorlardı. Ancak, diğer bütün balıkların hemen ilk gün yüzgeçlerini ısırmışlardı. Kaçma olanakları kalmayan süs balıkları, sanki yaşayan yiyecek depoları gibi baş aşağı suyun içinde öylece asılı kalmışlardı.
Piranhalar anavatanlarında yerleri doldurulamayan birer sağlık bekçisi gibiler. Leş yiyen bu balıklar olmasaydı, nehrin taşmasıyla yaşamlarını yitiren vahşi hayvanlar, suyun içinde öylece çürüyecekti. Ortaya çıkan mikroorganizmalar, bu sıcak bölgede bulaşıcı hastalıklara neden olacak; yarattığı tehdit, kapısı bacası açık yaşayan insanlara kadar ulaşacaktı. Orinoco'da yaşayan bazı Kızılderili kabileleri, suyun nehir yataklarından taştığı dönemlerde ölülerini toprağa gömemediği için, piranhalardan yararlanıyorlar. Guaranos kabilesinden Kızılderililer, böyle dönemlerde ölülerini seyrek örülmüş ağlarla suya indiriyorlar ve cesetleri kemirmeleri için piranhalara sunuyorlar. Çıkarılan iskeleti daha sonra tüylerle süsleyerek cenaze törenini yapıyorlar.
Amazonlarda, yağmur mevsiminin dışında da su baskınları yaşanıyor. Ayda iki kez, yeniay ve dolunay dönemlerinde, Atlantik Okyanusu'nun kabaran suları kıyıdan içeriye doğru baskı yaratarak, nehir suyunun akış yönünü değiştiriyor. Dev su dalgaları oluşuyor ve 700 kilometre kadar anakaranın içine girebiliyor. Nehir normal seviyesinde akarken, kilometrelerce uzaklıkta yaşayan, otlanan hayvanlar bile bu olaylar sırasında yaşamlarını kaybediyorlar.
Tatlı suların akbabaları sayılan piranhalar, su baskınının yaşandığı bölgeleri, leşlerden temizliyor. Leşlerin çürümesi sonucu oluşan salgın hastalıklar, öncelikle yaralı ve hasta hayvanları etkilediği için piranhalar önemli bir ekolojik işlev görüyorlar. Piranhalarla yakın akraba bir sombalığı türü olan Pacu, bir vejetaryen olarak yağmur ormanlarının korunmasına yardımcı oluyor. Güçlü dişleriyle tohumların kabuklarını kırıyor, su taşkını sırasında yediği meyvelerin çekirdeklerini başka yerlere taşıyarak bitkilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.
Güney Amerika'daki yağmur ormanlarında piranha, yaşamın tamamen bir parçası. Çok sayıda kent ve ırmağa adını vermiş. Kızılderililer eskiden bu yana, piranhanın alt dişlerini zehirli ok ucu olarak kullanıyorlar. Piranha, Kızılderili dilinde "makas" anlamına geliyor. Rio de Janeiro'da, cıvıl cıvıl ortalarda dolaşan kısa etekli bir grup kız gördüklerinde bunlara "piranhas" diyorlar.
Avrupa ve Amerika'daki balıkçılar, göller ya da ırmaklarda avlanırken zaman zaman piranhaya rastlayabilirler. Korkmalarına gerek yok, bunlar genellikle bakımı sahiplerine ağır gelmeye başlayan akvaryum balıklarıdır. Piranhalar doğal ortamda ılık sularda yaşayabiliyorlar... ''
Piranhaları yırtıcı yapan doğadır.Piranhalar yaşamda önemli bir ekolojik işlev görüyorlar.
Akvaryumda piranha beslerken balığa canlı balık vermek onun doğasını korumak anlamında normaldir.Piranha besleyeceksen bu durumu kabulleneceksin yada hiç beslemiyeceksin..Piranhanın canlı balık ihtiyacı.Ya lüks lokantalarda büyük akvaryumda canlı balık beğenen insanlara ne demeli.Canlı deniz böcekleri seçen insanlara...Ağızlarının kenarından salya akıtarak bu canlı deniz ürünlerini seçmek , sonrada onları bazen canlı canlı haşlatarak,kızartırarak yemek zorundalarmı?Bu seçim İnsanın doğası gereğimi..Ne dersin dostum.
Sevgiler.
NEDEN BU BALIKLARA BU KADAR KÖTÜ YAKIŞTIRMALAR YAPILIO AROWANA CHALLENGER TÜRLERİ İÇİNDE GEÇERLİ BİR BAYAN OLARAK PİRANA BESLEDİMİ SÖLEMEYE UTANIYORUM BAZEN İNSANLAR ŞAŞIRIYOLAR BENCE BU BALIKLAR DA DİSCUS KADAR DEĞERLİ BİR TÜR BALIKLARI SEVİYORUZ DİĞENLER PİRANAYA KATİL CANAVAR GÖZÜYLO BAKIYO ARKADAŞLAR BU BALIKLAR BİZDEN KORKUYO BENCE BİZ EN BÜYÜK CANAVARLIĞI SON DERECE HASSAS ÜRKEK OLAN BU BALIKLARI DIŞLAMAKLA YAPIYORUZ SIRF BU NEDENLERE BALIKLARIMI SEVİYORUM VE HERKESE BU BALIKLARI TAVSİYE EDİYORUM AYRICA SEN BESLEYENLERİ BİR ÇEŞİT PSİKOLOJİK BOZUKLUĞU OLAN İNSANLAR OLARAK ELE ALMIŞSIN BU ANLAMDA SENİ KINIYORUM DOĞASINI BİLE BİLMEDİĞİN BU BALIK TÜRÜ İÇİN BU KADAR YORUM YAPMAN YANLIŞ BENCE İNTERNETTEN BU BALIKLAR HAKKINDA DAHA FAZLA BİLGİ EDİNMELİSİN HERKESE İYİ GÜNLER...
umarım etmiştir hayvanseverler hayvanları türlerine ve beslenme şekillerine göre ayırmayalım artık herkes istediği balığı beslemekte özgürdür:)deepfishing verdiin bu cevaplarla tatmin olmamak mümkün diil zaten:)))teşekkürler
Sayım digitalbath; "AYRICA SEN BESLEYENLERİ BİR ÇEŞİT PSİKOLOJİK BOZUKLUĞU OLAN İNSANLAR OLARAK ELE ALMIŞSIN BU ANLAMDA SENİ KINIYORUM DOĞASINI BİLE BİLMEDİĞİN BU BALIK TÜRÜ İÇİN BU KADAR YORUM YAPMAN YANLIŞ BENCE İNTERNETTEN BU BALIKLAR HAKKINDA DAHA FAZLA BİLGİ EDİNMELİSİN" demişsiniz. Birincisi ben forumlarda hiç kimseyle senli-benli ifadeyle asla konuşmadım. Kısaca seni kınıyorum yerine sizi kınıyorum deseniz daha uygun olurdu. İkincisi beni kınamayın gidip bilyap yetkililerini kınayın kınayacaksanız çünkü terminatörler yorumu bana ait değildi iyice okursanız yazdığım notu bunu sizde göreceksiniz kolaylıkla.Üçüncüsü bu balıkların doğasını habitatını bilmediğimi zaten başta blirtmiştim benim sorduğum sadece şuydu: "Siz hiç pirananıza Discus yedirdiniz mi?". Bence yedirmediniz. Bu balığın doğasında habitatında tükettikleri balık çeşitlerini pirananıza ya sağlıyorsunuz yada sağlayamıyorsunuz. Japon balığı var mı bu balığın yaşadığı bölgelerde? Ben sadece doğasında bırakılması akvaryuma taşınmaması gereken bir tür olduğunu savunmuştum. Tabi bu sadece benm görüşümdür. Kimseyi kınamak yadırgamak gibi bir kaygıyada asla girmem.Herkese iyi balıklar dilerim.
Selam anaiboglu,
Piranhaların doğada bırakılmasını akvaryuma taşınmaması görüşünde olduğunuzu yazmışsınız.Bence bu görüşünüz yalnış.Kendini bilen,dürüst,hayvansever her evcil hayvan besleyen bilir ki beslediği canlı türü ticari amaç için özel olarak üretilmiş canlılardır.Gerçek hayvansever Asla doğadan koparılmış canlının bakımını üstlenmez.(Şöyle olabilir hasta yada yaralı canlı bakımı ve tedavisi yapılana kadar bakılabilinir.Daha sonra geldiği yere doğaya salınmalıdır.)
Beslediğimiz tüm canlıların türleri doğada var.O halde;düz mantıkla tüm evcillerimizi doğaya salmamızmı gerekiyor?Ticari amaçla üretilmiş evcillerimizi doğaya salmak onları ölüme terketmek anlamına gelir.Bu böyle biline...
sevgili SİZZ benim SİZE sen diye hitap etmemin sebebi burada herkesin samimiyetle davranmasıdır ama bu konuda haklısınIZ özür dilerim bende zaten SİZİN ifadeniz demiyorum bu yazıyı buraya çıkartmanın yanlış olduğunu düşünüyorum çünkü burada bu kadar pirana besleyen insan varken böyle cani terminatör gibi ithamlarda bulunan bir yazının burada söz konusu edilmesini kınıyorum tamam yazıyı bilyap yazdı ama burada bizleri haberdar eden kişi SİZdiniz ve böyle bir polemikte bulunduğum için rahatsızlık duyuyorum tüm arkadaşlardan özür diliyorum...